SHOT CALLER / LOS CRONOCRIMENES / VALERIAN AND THE CITY OF A THOUSAND PLANETS
SHOT CALLER
Shot Caller, başrolünde Game of Thrones’un Kral Katili olan Jaime
Lannister’ı canlandıran Nikolaj Coster-Waldau’nun bulunduğu 2017 yapımı bir
film.
Filmin temelinde çok basit bir hikayesi var. Beyaz yakalı bir kişi olan Jacob(Nikolaj Coster-Waldau), karısı ve
arkadaşları ile birlikte gece eğlencesinden sonra evlerine dönerlerken, bir
araba kazası gerçekleşir. Sürücü koltuğunda Jacob vardır ve bu kaza sonucunda
arkadaşının ölmesine neden olur. Kazanın ardından Jacob yargılanır ve hapis
cezasına çarptırılır. Avukatının Jacob’a hapishane koşullarında nasıl
davranılacağı hakkında verdiği tavsiye üzerine, “Hapishanede sorunsuz bir yaşam sürmek istiyorsan, kendini ezik
göstermemelisin!” Jacob, hapishanedeki suç örgütünün bir üyesi olarak bulur
kendisini. Jacob hapishane içerisinde zaman geçirdikçe, olaylar kendisi için
daha çetrefilli bir hale bürünmeye başlar. Jacob bir anda “Money” lakabında bir
suç örgütü liderine dönüşür.
İzleyicilerine etkileyici bir final sunan Shot Caller, merak
duygusunu da sürekli canlı tutuyor. Film parçalı bir şekilde ilerliyor ve Jacob’ın
geçmiş hayatını ve şimdiki yaşamını karışık bir şekilde izliyoruz. Filmi
izlerken Jacob’ın hayatında neler oldu da, işler bu noktaya kadar gelebildi
diye düşündürüyor.
LOS CRONOCRIMENES
Los Cronocrimenes(Suç Zamanı), uzun zaman sonra izlediğim en
iyi bilim kurgu filmlerinden birisiydi. İspanyol yapımı olan film, zaman
yolculuğunu konu edinen yapımlardan birisi ve Mindfuck filmler kategorisine üst
sıralardan aday olan bir film.
Filmde, başkarakterimiz olan Hector’un kendisini hiç
beklemediği olayların içerisinde bulmasını izliyoruz. Karısı ile yeni
taşındıkları müstakil bir evin bahçesinde dürbünü ile ormanlık alanlara göz
gezdirirken aniden gözüne ağaçların arasında bir kadın takılır. Kadın ormanda
tek başınadır ve soyunuyordur. Bu görüntü, Hector’un ilgisini cezbeder ve
kadını bulmak için ormanlık alanın içlerine doğru ilerler. Hector ormanlık
alanın içinde kadını baygın bir şekilde bulur ve ne olduğunu anlamaya
çalışırken, simsiyah bir palto giymiş ve kafası sargılar içindeki bir adam
tarafından saldırıya uğrar. Hector can havli ile bu korkutucu adamdan kaçmaya
çalışırken yolu bir laboratuvara düşer ve laboratuvardaki adamın sözünü dinleyerek
makine tarzı bir şeyin içerisine girer. Fakat bu makine, zaman makinesidir ve
Hector kendisini, bir önceki Hector’un –yani dürbünle ormanlık alanları izleyen
Hector- zamanında bulur. Hector geçmişe, birkaç saat öncesine gitmiştir.
Los Cronocrimenes filmini yazıp yöneten Nacho Vigilando,
kamera önünde Hector’un zaman makinesinin içine sokan adam rolünü de
canlandırıyor. Zaten kendisi 2005 yılında da kısa metraj dalında Oscar’a aday
olmuş fakat alamamış bir yönetmen. Los Cronocrimenes oldukça fazla kafa
karıştıran ve filmde neler olduğunun pek anlaşılamadığı fakat heyecan ile
izlenen filmlerden birisi. Hector sürekli zamanda yolculuk ederken, izleyiciler de filmin temposuna ayak uydurmaya çalışıyor ve neler olduğunu anlamaya çalışıyor.
VALERIAN AND THE CITY OF A THOUSAND PLANETS
Leon ve Transporter serisinden tanıdığımız Luc Besson’un
yönettiği filmde Dane DeHaan ve Cara Delevingne başrolleri paylaşıyor.
Filmin ilk sahnesi David Bowie’nin Space Oddity şarkısı ile
insanlığın uzaya ilk çıkışını bizlere gösteriyor. Ve ardından yıllar geçiyor ve
biz insanların uzay macerasında nerelere kadar geldiğini görüyoruz. İnsanlar
Dünya’nın yörüngesinde devasa bir şehir (ALFA) kurmuşlar ve gösterilen
sahnelerden anladığımız kadarıyla da dünya üzerindeki bütün ülkeler barış
içerisinde yaşıyorlar ve bu barış ortamını uzayda kurdukları şehre de
taşımışlar. Yüzyıllar geçiyor ve insanların uzay şehri artık kütlesinden dolayı
Dünya’ya doğru yaklaşmaya başlıyor ve insanlar da bu durumun önüne geçebilmek
için Alfa’yı uzayın derinliklerine gönderiyorlar ve Alfa, varlığına Dünya’dan
çok uzakta devam ediyor.
Hikayemiz 28. Yüzyılda başlıyor ve Major Valerian(Dane
DeHaan) ve Sergeant Laureline’i(Cara Delevingne) önemli bir görev üzerinde
görüyoruz. Görevleri, evrenin en büyük pazarında dönecek olan bir takası
izlemek ve bu takasta el değiştirecek olan Dönüştürücü’yü ele geçirmektir.
Valerian ve Laureline görevlerinde başarılı olurlar fakat aldıkları Dönüştürücü’nün
30 yıl önce birden yok olan Mül Gezegeni ile bağlantıları olduğu ortaya çıkar.
Bu bağlantının ortaya çıkmasının ardından Valerian ve Laureline, Mül Gezegeni’nin
ardındaki sır perdesini aralama çabası içerisine girerler ve olaylar hiç beklemedikleri
bir yöne doğru ilerlemeye başlar.
Filmi izlemeye bir beklenti içerisinde başlamadım fakat
filmin beni çok da tatmin ettiği söylenemez. Filmin artıları arasında çok fazla
değişik karakteri barındırması var ve karakterler oldukça eğlenceli fakat filmin
hikayesi çok iyi değil ve Dane DeHaan’ın da kasıntı duruşu ve film için bilerek
mi yaptı anlamadım –çünkü başka oynadığı bir filmi izlemedim- ama iğrenç ses
tonu insanı rahatsız ediyor.
Vakit geçirmek için izlenebilir bir film.
Yorumlar
Yorum Gönder